Size bir telefon kadar yakınız
0 212 631 2443

Başkandan

Günümüzde devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu birçok kamu hizmeti Osmanlı döneminde vakıflar yoluyla ifa edilmiştir. Geleneğimizde devlet, ana hatta babadır. Onun elinin yetişmediği yerde, sivil toplum hareketi olarak büyük bir adım ve sosyal denge unsuru olan vakıflar da bir anlamda milletin ana-babası sayılır. İktisadi ve sosyal gücünü halktan aldığı gibi bu gücü yine halkın hizmetine sunar.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışının ifadesi ve kültürle buluşmanın müesseseleşmiş hali olan vakıflar, asırlar boyunca cami ve mescid inşa ederek din ve imanın kalelerine harç koymuş, mektepler, medreseler kurarak ilmin damarlarına kan pompalamıştır. Bunun yanı sıra darüşşifa ve imarethane inşa ederek, halkın hem ruhuna hem bedenine şifa olmuş, ihtiyaç sahiplerine her türlü maddi desteği sağlayarak onların gönlünü etkilemiş ve toplumun huzur içinde yaşamasına imkân sağlamıştır.

Ecdadımız göç edemeyen leylekler için bile vakıf kurmuşken kendimizi sorgulamalı ve ciddi bir seferberliğe ihtiyacımız olduğunu idrak etmeliyiz. Tespit edilen rakamlarla 26300 vakıf kuran bir medeniyetin mirasçıları olan bizler bütün mazeretleri bir kenara bırakıp kararlı bir şekilde müesseseler kurmalıyız.

Dedelerimizden aldığımız miras değil, çocuklarımıza bırakacağımız emanet olarak bildiğimiz bu toprakları bir kültür ve medeniyet hamlesi olarak gördüğümüz vakıf hareketiyle yüceltmek boynumuzun borcudur. Bir amaç daha doğrusu bir iyilik hedefi doğrultusunda teşkilatlanmak ve o iyiliğe ömrü adamaktan daha güzel ne olabilir ki?

İslam sancağını elden düşürmeden yürümeyi, çabalarımızı bayraklaştıracak ve dahi bu kutlu davayı nişane gibi göğsünde taşıyacak dimdik, dosdoğru nesiller yetiştirmeyi, emeklerimizin faikiyetini dünya gözüyle temaşa edebilmeyi nasip etsin Allah (c.c).